İbnu Abbas (ra)'dan gündüz oruç tutan, gece de namaz kılan ve fakat cemaate ve cumaya gelmeyen bir kimse hakkında sorulmuştu: "Bu, ateş ehlindendir!" diye cevap verdi.
Ebu'd-Derda (ra) öfkeli halde yanıma geldi. Kendisine: "Niye öfkelendin?" diye sordum. Şu cevabı verdi: "Vallahi, Muhammed (sav)'ın işinden bir şey anlamıyorum. Bildiğim tek şey cemaat halinde namaz kılmalarıdır."
"Ey Allah'ın Resulü" dedim, "seller benimle kabilemin mescidi arasına engel çıkarıyor. İstiyorum ki evime kadar şeref verip bir yerde namaz kılsanız da orayı mescit yapsam!" "(İnşaallah bir ara) geleyim!" buyurdular. Beraberinde Hz. Ebu Bekr olduğu halde huzuruyla evimizi şereflendirip (izin isteyerek içeri girdiği) zaman ilk iş olarak, "Nerede namaz kılmamı istersin?" diye sordu. Evin bir köşesini işaret ederek (yer gösterdim. Orada) namaza durdu. Biz de arkasından saf yaptık. Bize iki rek'at (nafile) namaz kıldırdı."
Resulullah (sav) sefer sırasında, soğuk veya yağmurlu gecelerde müezzine (ezan sırasında) şöyle söylemesini de emrederdi: "Dikkat! namazlarınızı yerlerinizde kılacaksınız!"
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Cemaate, Kitabullah'ı en iyi okuyan kimse imam olur. Eğer kıraatte (okumada) herkes eşitse, sünneti en iyi bilen; sünneti bilmede eşitseler, hicret etmede evvel olan; hicrette de eşitseler, yaşça büyük olan imam olur. Kişi misafir olduğu evin sahibine veya (emri altında çalıştığı) sultanına imamlık yapmasın, ev sahibinin baş köşesine izni olmadan da oturmasın."
Resulullah (sav) buyurdular ki: "(Namaz kılacaklar) üç kişi iseler içlerinden biri imam olsun. İmamlığa ehak olan akra' (Kur'an-ı Kerim'i daha iyi okur) olandır..."
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizin için hayırlınız ezan okusun, kurra olanınız da imam olsun."
Ben altı veya yedi yaşında iken kendi kavmime imamlık yaptım. O zaman ben, aralarında Kur'an'ı en çok bilen kimseydim.
İlk muhacirler geldiği zaman, Resulullah (sav) gelmezden önce, Kuba'da (Usbe adında) bir menzile indiler. Onlara Ebu Huzeyfe'nin azadlısı Salim imamlık yapıyor idi. O, Kur'an'ı ezbere bilmede herkesten ileriydi.
Anlattığına göre: "Kendisine kölesi Zekvan, Mushaf'ın yüzünden okuyarak imamlık yapıyordu."
Resulullah (sav) İbnu Ümmi Mektum'u ama olduğu halde, halka imamlık etmek için (sefere çıkarken) yerine halef tayin etti.
Hz. Muaz (ra), Resulullah (sav) ile yatsıyı kılar, sonra kavmine döner, bu namazı onlara kıldırırdı
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Üç kişi vardır, Allah onların namazını kabul etmez: 1) Kendisini sevmeyen kimselere imam olan; 2) Namaza arkadan gelen, yani vakti çıktıktan sonra gelen; 3) Köleyi azad ettikten sonra tekrar köle kılan."
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Üç kişi vardır ki, onların namazları kulaklardan öte geçmez: 1) Dönünceye kadar, kaçan köle. 2) Geceyi, kocası kendisine dargın olarak geçiren kadın. 3) Kavminin nefret ettiği imam."
Muaz İbnu Cebel (ra) Resulullah (sav)'la birlikte namaz kılar, sonra gelir, kavmine imamlık yapardı. Bir gece Resulullah (sav)'la birlikte yatsıyı kıldı. Sonra kavmine geldi ve onlara imamlık yaptı ve Bakara süresiyle kıraate başladı. Bir adam cemaatten ayrılarak selam verdi. Namazını tek başına kılarak çekip gitti. Adama: "Ey filan, nifak mı çıkarıyorsun?" dediler. Adam: "Vallahi hayır, Resulullah (sav)'a gidip (Muaz'ın yaptığını) haber vereceğim." dedi. Yanına varıp: "Ey Allah'ın Resulü, biz sulama devesi besleyen insanlarız. Gündüz çalışırız. Muaz sizinle yatsıyı kıldı. Sonra bize gelip bakara süresi ile namaz kıldırmaya başladı" dedi. Resulullah (sav) Muaz'a yönelerek: "Ey Muaz, sen fitneci misin? Veşşemsi ve duhaha'yı, Vedduha'yı, Velleyli iza yağşa'yı, Sebbihi's-me Rabbike'l-a'la'yı oku" buyurdu.