Resulullah (sav), kendisiyle birlikte savaşmış olan Yahudilerden bir gruba, ganimetten pay ayırdı.
Hayber'in fethinden sona bir grup Eş'ari ile Resulullah (sav)'ın yanına geldik. Ganimetten bize de pay vardı. Halbuki (Habeşistan'dan dönmüş olan) gemi arkadaşlarımız Ca'fer (ra) ve arkadaşları hariç, Hayber Gazvesi'ne fiilen iştirak etmeyen kimseye pay ayırmamıştır.
Resulullah (sav) bir gün -yani Bedir Savaşı günü- kalkıp şöyle buyurdu: "Muhakkak ki Osman Allah'ın ve Resulü (sav)'nün rızasına uygun bir hizmet sebebiyle gelmiştir. Ben onun adına bey'at akdediyorum." Sonra Resulullah (sav) ganimetten hisse ayırdı, Savaşa katılmayan onun dışında kimseye hisse vermedi."
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Hangi bir köye varır da orada ikamet ederseniz, hisseniz oradadır. Hangi bir belde de Allah ve Resulü'ne isyan ederse o beldenin beşte biri Allah ve Resulüne aittir ve o (geri) kalan) da sizindir."
Resulullah (sav) ganimet taksiminde on keçiyi bir deveye bedel tutardı."
Resulullah (sav) gazveye gönderdiği kimselerden bazılarına, umumi ganimet taksiminden düşecek hisseden ayrı olarak, şahıslarına ait olmak üzere (bir nevi armağan olmak üzere) fazladan ganimet verirdi."
Resulullah (sav) Bedir günü, Ebu Cehlin kılıncını bana armağan etti. Ebu Cehl'i, İbnu Mes'ud öldürmüş idi.
Rum diyannda içinde dinar bulunan kırmızı bir küp ele geçirdim. Bu sırada emir, Hz. Muaviye (ra) idi. Başımızda da komutan olarak, Hz. Resulullah (sav)'ın ashabından, Ma'n İbnu Yezid (ra) adında Beni Süleym'den biri vardı. Küpü ona getirdim. O altınları Müslümanlara taksim etti. Bana da, öbürlerine verdiği kadar bir pay verdi. Sonra da, "Resulullah (sav)'ın: "Nefl (armağan) ancak hums'tan sonra olur" dediğini işitmemiş olsaydım sana (daha fazla) verirdim" dedi. Sonra bana, kendi hissesinden bağışta bulundu.
Resulullah (sav), ben yanında otururken, bir grub insana ihsanda bulundu. Ancak onlardan benim daha çok hoşlandığım birine hiçbir şey vermedi. Ben: "Falanca ile aranızda ne var (ona niye vermedin)? Allah'a kasem olsun, ben onu mü'min görüyorum!" dedim. Resulullah (sav): "Müslüman (görüyorum de!)" buyurdu. Sa'd (dayanamayıp) bu kanaatini üç kere söyledi. Resulullah (sav) da her seferinde aynı şekilde karşılıkta bulundu. Sonuncu sefer şunu ekledi: "Ben, nazarımda daha sevgili olana hiçbir şey vermezken, yüzü üstü ateşe düşeceğinden korktuğum insanı kurtarmak için ona ihsanda bulunurum (ihsanda bulunmam sevgime ölçü değildir)"
Resulullah (sav) Huneyn günü Ebu Süfyan İbnu Harb, Savfan İbnu Ümeyye, Uyeyne İbnu Hısn, Akra' İbnu Habis ve Alkame İbnu Ulase'den herbirine yüzer deve verdi. Abbas İbnu Mirdas'a ise daha az verdi. Bunun üzerine (aynı zamanda şair olan) Abbas İbnu Mirdas şu manada bir şiir düzdü: "Benimle atım Ubeyd'in payını Uyeyne ile Akra' arasında mı taksim ediyorsun? Ne Bedr ne de Habis, cemiyette, Mirdas'tan üstün değillerdir. Ben de onların hiçbirinden aşağı değilim. Ancak bugün sen, kimi alçaltırsan o bir daha yükselmez." Rafi' der ki: "Bunun üzerine Resulullah (sav) onun payını da yüz deveye yükseltti."
Resulullah (sav) şöyle buyurdular: "Savaş sırasında kim bir düşmanı öldürür ve bunu isbatlarsa, maktulün seleb'i kendisinin olur."
Resulullah (sav) bir seferde idi, müşriklerden bir casus gelip, ashabının yanında bir müddet oturup konuştu. Sonra sıvışıp gitti. Resulullah (sav): "O bir casustur, arayıp bulun ve öldürün" diye emretti. Ben (erken) bulup öldürdüm. Resulullah (sav) selebini bana bağışladı.
Avf İbnu Malik ve Halid İbnu Malik (ra) şunu söylemişlerdir: "Resulullah (sav) selebin katile ait olduğuna hükmetti, selebi ganimet malına katarak beşli taksime (humus) tabi kılmadı.
Anlattığına göre, kendisine: "Resulullah (sav) zamanında, gıda maddelerini humus taksimine tabi tutar mıydınız?" diye sorulmuştu, şu cevabı verdi: "Hayber günü yiyecek maddeleri de ele geçirdik, kişi gelir, ihtiyacı kadar alır, sonra giderdi."
Resulullah (sav) zamanında bir ordu ganimet olarak yiyecek maddesi ve bal ele geçirdi. Ancak bundan humus alınmadı."